Pazartesi Tavsiyeleri #2 - Labirent Serisi ( James Dashner)


Herkese merhaba! 

 Sonunda Pazartesi Tavsiyeleri #2 ile karşınızdayım!! Bu pazartesimize sizler için ‘Labirent Serisi’ni seçtim. Labirent Serisi, yakın zamanlarda okuyup en çok beğendiğim kitaplar arasında yer alıyor.

labirent serisi - kitaptadinda.blogspot.com



 Aslında bu kitapları keşfetmem çok ilginç bir şekilde gerçekleşti: Geçtiğimiz yıl, piyasadaki benzer kitaplardan sıkılmış; daha farklı, enerji dolu, maceracı kitapların arayışına girmiştim. İnternette yaptığım araştırmalarda ‘Labirent Serisi’ denk gelmişti gelmesine de ben arka kapak yazısından hiç etkilenmemiş, diğer kurgulardan farklı bir yanını görememiştim. Ama bir taraftan ısrarla her yerde karşıma çıkmaya devam ediyordu kitaplar. En son bir alışveriş merkezinde sinema afişlerinin önünden geçip giderken, durdum ve geriye döndüm: Filmi de çıkmıştı bu Labirent’in! Hiç unutmuyorum; ‘ Yok artık!’ demiştim. ‘ Her kitap çıkıyor, popüler oluyor, hemen ardından da bir filmini yapıyorlar; aman ne güzel!’. Malum piyasada filmi çıkmayan kitap kalmadı :) Her neyse bu da geçti; birkaç hafta sonra bir kitapçıya gittim. Aklımda olan 2-3 kitap vardı, fakat hiçbiri o anda kitapçıda bulunmuyordu. Biri daha basılmadı dediler, biri basımdan kalkmış, biri ellerinde yok… Her neyse kasada tabi ki de ‘Labirent Serisi’ üçlü halde kutulanmış duruyor. ‘Tamam,’ dedim en sonunda. ‘Karşıma o kadar çok çıktın ki vardır bunda bir hayır!’, ve almaya karar verdim. Hatta benimle ilgilenen bayan ‘ Üçlü halde al istersen daha uyguna geliyor.’ dediyse de, ben içimden ‘beğenmezsem boşuna üçünü de almış olmayayım.’ diye düşündüm ( yine ön yargı :) ) ve sadece ilk kitabı aldım. Şimdi devamında olanı anlatayım: Sanırım aldığım gün Pazar’dı ve ben hemen ardındaki 2-3 gün içinde kitabı çoktan bitirmiş; Cuma günü kendimi zorla atmıştım kitapçıya, kalan 2 kitabı da satın almak için :)             

İşte bende böyle bir hikayesi olan ve sonuç olarak beni en çok etkileyen serilerden olan ‘Labirent’ i sizlere yorumlamaya çalışacağım.

Ufak Hatırlatmalar :)

Labirent serisi, James Dashner’ın kaleme aldığı; temelde üç kitaptan oluşan bir seri. Türkiye’deki baskısı Pegasus Yayınları tarafından yapıldı. İlk üç kitaptan sonra Dashner, serinin öncesini anlatan kitapları da yazmaya başladı. Bunlardan ilki ‘Ölüm Emri’ ile beraber şu an toplamda 4 kitabımız bulunmakta. Ayrıca yazarımız Labirent’ten öncesini anlatmaya ‘Fever Code’ adlı kitabıyla devam ediyor. 

Şu anki kitaplarımızın kronolojik sıralaması şu şekilde:

  1.    Labirent: Ölüm emri (Kill Order) 
  2.   Labirent: Ölümcül kaçış ( Maze Runner)
  3.    Labirent: Alev deneyleri ( Scorch Trials) 
  4.    Labirent: Son isyan (Death Cure)

Bir de tabi ki serimizin filmleri çekildi. Şu an ‘ölümcül kaçış’ ve ‘alev deneyleri’nin filmleri mevcut. üçüncü filmin ise 2017’de çıkması planlanıyor. 

 Şimdi genel ve özet bir bilgi geçtikten sonra heyecanlı bir şekilde ayrıntılara geçmek istiyorum :)


Öncelikle Yazarımız :)

James Dashner, bu serisi sayesinde kesinlikle ilgi odağıma yerleşen yazarlardan biri olmuştur. Diğer kitaplarını henüz okuyamadım fakat Labirent serisi sayesinde genel olarak şu görüşlere vardım: 

Kurguları çok iyi fakat üzmeyi seviyor. Bu yönüyle biraz kendime yakın hissettim yazarımızı. Bir taraftan akıl almaz tasarımlar, sınır tanımaz bir hayal dünyası varken; bir diğer yandan hayatın en acı gerçekleriyle hiç çekinmeden yüzleştiriyor bizi. Biliyorum, kitabımızı okumayanlar bilmeyebilir ama karakterlerimizin başına gelenlerden dolayı çok büyük bir kitleyi üzdü, çünkü genel kurgularda hiç alışık olmadığımız şeyler gerçekleşti. (fazla ayrıntıya girmek istemiyorum çünkü okumayan birinin yanlış çıkarımlar yapmasını istemem, zaten okuyanların da beni rahatlıkla anlayabileceğini düşünüyorum.) Kendime yakın hissettim çünkü ne kadar zor da olsa ve en azından hayal dünyamızda acı olmasın desek de bazı sahneler gerekli realite için. Ben de yazar olsaydım, bunu kesinlikle kullanırdım ve ters köşe yapmak isterdim, tıpkı gerçek yaşamımızda hiç ummadığımız anlarda başımıza gelenler gibi. Romanları iyi, güzel okuyoruz ama bazen o kurguya o kadar kaptırıyoruz ki kendimizi, bir şeylerin bizi geri getirmesi gerekiyor, gerçekliğe.

Sonuç olarak; konunun gelişimi, yani kurgusu bence yeterince iyiydi. Ta ki sonuna kadar. Kitapları anlatırken bahsetmeyi düşünüyordum ama şu an yeri gelmişken söylemeliyim diye düşündüm. Her şeyi bir kenara atsam bile; en sevmediğim kısmı kesinlikle sonu. Çünkü bunu hem asıl üçlü serinin sonunda hem de ‘ölüm emri’ nin sonunda fark ettim. Bence kitapların ‘serim-düğüm-çözüm’ deki şu çözüm kısmı iyi bitirilemiyor. Fazlasıyla havada kaldığını hissettim. Yazar da öyle hissetmiş olmalı ki öncesini anlatan kitaplar yazmaya başlamış. Belki de baştan planı bu şekildeydi; elbette böyle de olabilir ve buna saygı duyarım. Ama böyle muhteşem bir altyapı böyle bitmemeliydi dedirtti bana.

 Şu an direkt olarak beğenmediğim yönlerine değinmişim, onu farkettim. Çünkü 1-2 nokta dışında kitaplar mükemmel ve ben de bu noktalara kısaca değinip en güzel yerlerini ballandıra ballandıra anlatmak istedim :)

Sonuç olarak aslında çok eleştirmiş gibi dursam da hayatımda çok özel yeri olan nadir kitaplardandır James Dashner’ın kitapları. Tam olarak nasıl bağlandım, nasıl bu kadar hayran kaldım emin değilim ama bir şekilde beni o kadar çok etkiledi ki…  Tam sıkıntıda olduğum, böyle iyi bir kitaba ihtiyaç duyduğum bir dönemde belirdiler karşımda. Sanırım bunun da bir etkisi var. Ayrıca anlatım diline de hayran kaldım. Elbette çeviri üzerinden değerlendirme yapamam ama, ben anlatım dilindeki samimiyetten, kurgunun o dille paralel gitmesinden çok etkilendim. Buradan çevirmenimize de ayrıca teşekkür ediyorum! 

Azıcık yazarın özelliklerinden kitabın özelliklerine geçmiş gibi oldum ama zaten James Dashner’a ait farklı eserler okuyamadığım için ister istemez Labirent’e dönüp duruyorum :)

Azıcık kitaplara dönelim:

İşte karakterlerde sıra; en en en beğendiğim kısmı. Sanırım buldum: Beni kitaba bağlayan, hatta aşık eden kesinlikle karakterlerdi. Her birine ayrı ayrı bağlandım, hepsinde o farklı yanı görebilmek müthişti. Elbette herkesin olduğu gibi benim de bir favori karakterim var: Newt!! Benim için ayrı biri oldu. Kelimelere bağlı kalmaktan çıkıp Thomas Brodie-Sangster (filmde Newt karakterini canlandıran kişi) ile bütünleşti ve ben onu öyle benimsedim. Tabi Newt başta olmak üzere, Minho da asla unutulamaz. Benim için Gally bile ayrı bir değere sahipti ve o değerini tam da beklediğim gibi yansıttı kitapta. İyi- kötü tüm karakterlere farklı yönlerden bakabiliyor, hepsinde bir nokta buluveriyorsunuz sevilecek :) 
 Karakterler kesinlikle bu serinin en güçlü yanı. Kendi kişiliklerinin yanında birbirleriyle olan bağları, iletişimleri, şakalaşmaları; o kadar iyi düzenlenmişti ki hayran olmamanız mümkün değil!

Benim size tavsiyem; kesinlikle ‘Ölümcül Kaçış’ tan başlayın. ‘Ölüm Emri’ ve ardından gelecek olan ‘Fever Code’ her ne kadar daha öncesini anlatsa da temel üçlüyü okumadan tam yerleşmeyeceği ve aynı tadı vermeyeceği kanısındayım.                                                                                                  

Sıra geldi filmlere:

Evet, sanırım ilk önce herkesin tahmin ettiği şeyle başlamalıyım: Doğru, film ve kitaplar temelde aynı konuyu işlese de birbirinden o kadar farklı ki! Özellikle ben olayı şu şekilde nitelendiriyorum: ‘Bir labirent var, gerisi tamamen farklı!’. Tabi bu işin şakası olsa da küçük büyük o kadar çok fark var ki saymakla bitmez. En küçük farklara örnek; kitapta labirentin üstünün kapalı olması, dolayısıyla yağmurun asla yağmadığı belirtilmesine rağmen filmde özellikle yağmurun yağdığı bir sahnenin bulunması. En büyük farklardan örnek vermek istemiyorum, okumayanlar için :)                                      
Dolayısıyla bu, Labirent hayranlarını ikiye ayırıyor: Sadece kitap diyenler, film çok farklı ama o da güzel diyenler. Ben kesinlikle ikinci gruptayım ve film serisinin de ayrı bir hayranıyım denilebilir. Bundaki en temel neden oyuncuları çok başarılı buluyor olmam ve karakterlerine tam uygun olmaları. Ayrıca kitapların dışına çıkılmasına rağmen, o temelden orijinal, güzel ve yeni bir bina yapmayı başarabilmiş yönetmenimiz Wess Ball. Bu nedenle onu da tebrik etmek gerektiğini düşünüyorum, ayrıca yazarımız da senaryodan gayet memnun. Yani sonuç olarak ben filmleri izlerken tamamen kitabı aklımdan çıkarıyorum ve sıfırdan öğrenmeye başlıyorum kurguyu. Kitaplar ve filmler; ikisi de kendi alanında gayet başarılı bence.

Birçok kişinin düştüğü temel çıkmaz da 'Kitabı mı okuyayım filmi mi izleyeyim?' oluyor. Bana kalırsa yukarıdaki düşüncelerimi tekrar eder ve ikisini de kaçırmayın derim. Kitapların kesinlikle ayrı bir duygusu var. Orada atmosfer, yaşananlar çok daha farklı. Mutlaka okuyarak deneyimlenmeli. Fakat diğer yandan, filmler de kaçırılmamalı. Herkesin zevki elbette farklıdır ama ben aksiyon, macera gibi unsurlarla ve elbette kurgusuyla çok iyi bütünleşmiş yepyeni bir senaryo görüyorum. İlk filme sinemadayken yetişememiş olsam da ikinci filme sinemadayken (hatta iki defa) gitme şansını yakaladım. İkisinde de çok eğlendim, heyecanladım ve fazlasıyla tatmin oldum :) Yani bence kitabı da okuyun, filmi de kaçırmayın. İkisi de birbirinden güzel iki eser!!

Umarım ufacık da olsa bir katkım dokunabilmiştir sizlere. Biliyorum, konusuna değinmedim; çünkü anlatırsam o kadar çok şeyi eklemek isteyeceğim ki kitabın tadı kalmayabilir :) Kısacası kendi düşüncelerimi belirtmek istedim ve temel noktalara değinmeye çalıştım. Sizleri de Labirent dünyasında görebilmek dileğiyle...


Yorumlar

  1. son yazısımı gördün mü amasııııı :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ayy evet yorumunu görür görmez bi koşu gittim; çok çok saol deepcim iyi ki varsın :))

      Sil
  2. Bunları arka arkaya okuyunca insanın zihin dünyası nasıl olur düşünemiyorum. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumumu o kadar uzun yazmışım ki bir solukta okuyunca zihin dünyan azıcık karışmış olabilir gerçekten :)) Şaka bi yana ben ard arda okudum üç kitabı da; muhteşem oluyorlar benden söylemesi :))

      Sil
    2. Ben bu fanteziye giremem :)) Sonra zihin dünyam karışır mazallah. :))

      Sil
    3. peki yine de sen bilirsin :):)

      Sil
  3. Okumadım bu seriyi ama merak ediyorum. :)

    Kitap blogları heeey!:);)

    Ben de beklerim, sevgiler!:);)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Umarım okur ve beğenirsiniz; ben de koşarak geliyorum oralara :):)

      Sil
  4. Kızım bu Labirent serisine bayıldı. Bir solukta okudu neredeyse. Bu arada güzel blogunuzu takibe aldım. Bana da beklerim.

    www.nilgunozenaydin.com

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok sevindim bunu duyduğuma, kızınızla aşağı yukarı aynı zevkleri paylaşıyoruz demek ki :) Ziyaretiniz için çok teşekkürler, ben de geliyorum hemen :)

      Sil
  5. EMeğinize sağlık, şahane bir anlatım olmuş.
    Ben de labirentin kitaplarının varlığını biliyordum ancak okumamıştım. Filmlerinin ise ikisini de izledim ve oldukça beğendim. 2017 de yeni filmin gelmesi harika bir haber. Bununla birlikte anladım ki, kitapları da ilk fırsatta okumalıyım.
    Bu arada Deeptone sayesinde tanıdım sizi, hemen takibe aldım. İlginizi çekerse benim de bir bloğum var, her zaman beklerim sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Değerli yorumunuz ve ziyaretiniz için çok teşkkürler :) Gelmez olur muyum, hemen uğruyorum size de :):)

      Sil
  6. deep tone'un tanıtımıyla haberdar oldum sizden. ve adet üzere belirteyim :)) takipteyim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hoş geldiniz o zaman :) Ben de adet üzere belirteyim hemen uğruyorum sizin oralara :):)

      Sil
  7. Deeptone sayesinde tanıdım bende sizi. Seri tanıtımınız güzel olmuş aslında okumayı düşünmüyordum olumsuz yorumlardan dolayı ama şimdi kararsız kaldım. :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ayy çekiliş yorumlarının arasında gözden kaçırmışım cevap vermeyi kusura bakmayın (:
      Deep sayesinde bir yeni bloggerla daha tanışmış oldum ben de çok memnun oldum :):)
      Labirent serisiyle ilgili olumsuz yorumlar duymanıza çok şaşırdım, ben hiç denk gelmemişim demek ki. Yine de ben çok beğendiğimi belirteyim ve özellikle macera okumayı seviyorsanız beğeneceğinizi düşünüyorum :)
      Çekilişim var, sizi oraya da beklerim, sevgilerle :):)

      Sil
    2. Yorumlar tamamen olumsuz sayılmaz, serinin son kitabı hakkında oldukça eleştiri okuyunca vazgeçmiştim. Macera seviyorum ancak genç-yetişkin türüne biraz mesafeliyim artık, seriye uzak durma sebeplerimden biri de bu.

      Sil
    3. Evet, belki sonu hakkında bir nebze katılabilirim o yorumlara :) Son zamanlarda ben de genç-yetişkin okuyamıyorum malesef, kurgular konular hep aynı geliyor bana. Ama bu seri aralarından seçip şans verdiğimdi ve iyi ki de o şansı vermişim diyorum :) Sevgilerle :):)

      Sil
  8. Bende ölüm emri nin seriye bağlı olmadığını biliyodum ama virüs kodunun da öyle olduğunu bilmiyodum şaşırdım :) Teşekkür ederim aklımdaki sorular cevaplandı . benim cahilliğim 4. kitap zannedip ölüm emrin almadan virüs kodunu aldım

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Rica ederim ne demek :) Ölüm Emri ve Virüs Kodu konusunda ikisinin sıralamasının çok büyük bir fark yaratacağını sanmıyorum ben yine de:) Umarım onları da okur ve beğenirsiniz:) Sevgilerle:)

      Sil
  9. Ben serinin ilk filmlerini izlemedim. Sinemada direk son isyan var şuan da. İzlesem ablar mıyım sizce? Yoksa kopukluk olur mu?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba, 3. film tüm olayları özetler ve sonuca bağlar nitelikte olduğu için öncelikle ilk iki filmi izleyip ardından sinemaya gitmeni tavsiye ederim :)

      Sil
  10. Ben serinin ilk filmlerini izlemedim. Sinemada direk son isyan var şuan da. İzlesem ablar mıyım sizce? Yoksa kopukluk olur mu?

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Ne düşünüyorsun, benimle de paylaş :)

Popüler Yayınlar